30 Ocak 2013 Çarşamba

sadece alerjikmiş yahu....

    Güzel kızım bugünlerde çok hassas,çok sıkıntılı,pek nazlı..E haksız da sayılmaz kemik ete dayanmış,dışarı çıkmaya çalışmakta.4-5 gündür süren bu huzursuzluğa dünde ufak çaplı bir döküntü eklendi. Ne olduğunu tam bilemedik.Önce  boynunda sonra suratının bir tarafında sonra da  gövdesinde kızarıklıklar oluştu.Tabii internet çağı ebeveyni olarak google amcaya başvurduk ve tabii her zamanki gibi google amca eşliğinde hemen en acilinden bir senaryo oluşturduk:
    Bir kaç gün süren huzursuzluk,bir iki gün ateş(aslında çok yükselmemişti çok da kısa sürmüştü ama belki de yükselmişte olabilirdi belki de biz tam ölçememiştik),öksürük(aslında bu da yoktu ama ya biz duymamışsaydık ya öksürmüşseydi) ve sonuncusu da önce kısım kısım başlayıp sonra da birleşen kızarıklıklar(bizim kızarıklıklar jet hızıyla çıkıp birleşmişlerdi ama olsun var mıydı vardı) Google amca teşhisi koymuştu bile:Kızamık.1 yaş altında tehlikeli.Eskiden 9.ayda olan aşısı 12.aya alınmış.(Ama bunu araştırmadan önce kendimize gereken şekilde kızmıştık ;biz nasıl oldu da unuttuk ,yok yok sağlık ocağı unuttu bize söylemeyi bik bik bik bik...) Eee bu kadar akıl karıştırmadan sonra gözyaşı,stres,uyuyan bebeği uyandırıp hızla dooooğru acil.
Giderken:
-En fazla il merkeze gönderirler heralde
-Hastaneye yatırırlar heralde en fazla,en azından erkenden teşhis ettik ya....
-Bak doktora netten araştırdığımızı söylemeyelim,kızamık olabilir diye bilmişlik yapmayalım.Dicekler insanlar artık  netten bakıp bakıp kendileri teşhisi koyup gelio.
-Tamam tamam söylemeyelim,bakalım ne dicek.
   Acile vardığımızda hemen giriş yapıp odaya geçtik,doktor bey neyi vardı dedi:
-Böyle böyle,halsiz huzursuz galiba dişten dedik,bugünde böyle oldu.
-Bakayım(Gösterdik)
-Alerji olmuş.
-Alerji mi.
-Daha önce yemediği bir şey yedi mi
-Yooo
-Her şey alerji yapmış olabilir.Giydiği elbise bile. (Aslında yün yelekten sonra böyle oldu galiba  ama)
-Hımm,biz kızamık falan olmasın dedik(Demicektik ya gerçi  ağzımdan kaçtı:)
-Yok yok değil
----(iç ses)-Emin misiniz,daha iyi bi baksaydınız,googleden bi arasaydınız. 
-Öksürüyor mu.
-Hımm yoo,belki bi iki kere öksürmüşlüğü var.( o da ne zamandı bilemiyorum,acaba yenilerde miydiki,tamam itiraf ediyorum kendime şakacıktan gibi öksürmüştü ama ya şakacıktan değilseydi gerçi en fazla bir iki defaydı)
-Yo yo alerji endişelenmeyin.Şimdi bir iğne yaparız.Bir de şu şurubu alın bikaç gün içirin.
Babayla aramızda sessizce bir fısıldaşma;
-İğneyi yaptırmasak nolur ki
-Yaptırmalayalım
Doktora;
-Biz yaptırmasak bunu nolur.
-Durum daha kötüye gidebilir
-Hımm yaptıralım mı yaptıralım öyleyse (o arada iğne hazırmış bile)(nasıl bi güvensizlikse bizdeki ,doktor işte karşındaki madem güvenmiyosun niye götürüyosun)
Çok şükür yaptırdık da tin tin tin evimize döndük.Alerji şurubunu da vermedik ama:)
  Bugün kızarıklıklarımız gitmişti.Halsizlik,huzursuzluk devam edince il merkeze götürdük.Bi kaç gün önceden almıştık zaten randevuyu. Kan tahlili yapıldı,şükürler olsun temiz çıktı.İdrarı yarın vermeye çalışıcaz. Büyük ihtimal dişten dedi doktorumuz. Bugün de yanağı kızardı.İştahsızlık devam.Yine bir diş geliyor galiba. Google amca öyle diyor.
  Bir de damağında beyazlık vardı bugün baktığımda.Bakmadan az önce yoğurt yemişti aslında ama,yemiş miydiki ,acaba beyaz mıydı ya gerçekten,ben bi sorsam mı acaba Google amca ne der ki :))))Sağlıcakla..
  


      

27 Ocak 2013 Pazar

Tatiill...

   Minnak kızım,sınavlar,not girişleri,bu ay toplanış günümüzün ben de olması,senin diş sancıların derken burayı biraz ihmal ettik galiba.. Bir hafta sonra 11 aylık olacaksın.12 ye sadece bir kalacak.
   Şu aralar öyle huzursuzsun ki tatlı kızım,dişlerin seni öyle zorluyor ki bir kaç gündür pişik,ishal ve iki gündür de bunlara eklenen ateş bu huzursuzluğunun nedeni.Pişiğe karşı önce sudocrem,hametan,%40 çinko kremi hepsi tek tek,hepsi birlikte,ıslak pamuk,bol bol popo yıkama,akşamları uzuuun soluklu banyo yapma gibi bütün yöntemleri denedik.Olmadı.En son üç gündür bunların üstüne bir de bildiğin margarin sürdüm. Vee bingo olmasa da bingocuğu yakaladık. Önce düşündüm,sonra çok da mantıksız gelmedi hem denemekten ne çıkardı.Margarin zararlı olabilir miydi...Margarin kalp sağlığına zararlıydı evet de poponun kalbi yoktu ki. Sudocremden,hametandan daha zararlı olabilir miydi.Olamazdı;hametan yenemeyecek kadar zararlı iken margarin yenilebiliyordu sonuçta.Düşündüm taşındım yağladım balladım.Ohhh en azından popodan rahat et canım. Evet hemen tekrarlıyor pişik ama en azından bu süreç için rahatsın. Üst dişlerinden biri çıktı bir diğeri de çıkmak üzere bekliyoruz bakalım hayırlısıyla bi gelseydi. Babacığın Antalyaya rehberlik seminerine gitti,evet ya rehberlikçi olacakmış:))Rehberlik-çi??Ve biz bi kaç gündür senle ben,ediyle büdü,koala yavrusuyla annesi,yapışık ikizler ve ne kadar yapışık çift varsa öyleyiz.Sen kendini ben sanıyorsun.Ya da beni sen, karışık işler. Tek şu ağrıların az olsa da ben seninle yine yapışık olsam,yine hep ayakta dursam.Ama bunlar da geçecek biliyorum kuzucuk. Az biraz bişeyler yeseydin yüzümde güller açacak..
   Uykusuzluktan halüsinasyonlar görücem birazdan ya da daldan dala atlarken bi yerlerimi kırıcam he he anne espri yaptı:)) Ama şu aralar kitap sayfalarını çok güzel çevirip kendi kendine konuştuğunu,mama dediğini,benim minik tatlı prensesim olduğunu bildiğini,hoşuna giden durumlarda kahkahalarda güldüğünü söylemeden geçemeyeceğim. Bir de banyoda bacaklarına düşmüş olan  su damlalarını çimdik çimdik  elindeki oyuncak fincana doldurmaya çalışman görülmeye değer.Çok komik görünüyorsun.
  Bugün günümüz vardı. İroş,İpek böcüü,mehmiş abin seninle ilgilenmek istediler ama sen mutsuzdun. İroş ablan sana biberonunla su içirdiği için çok mutlu oldu.Sen de oyuncak bebek edasıyla içtin. Senin elinden tutup yürütmeye çalıştılar. Huzurun yerinde olsaydı çok seveceğin bir ortam vardı.Neyse hayırlısı,başka zamana artık.
  Minnak kızım sen uyanmadan şu evin işlerine bakayım,tatil neresinde bu yazının dersen ;yarının da:)

13 Ocak 2013 Pazar

Merak,neticesinde emek........

                 Minnak kuzu,dün akşam saat 23.35'te tam da  arkadaşlardan eve yeni gelmişken, onu yere bırakıp çantamı da biraz uzağına koyuvermişken,uykuya hazırlık yapma aşamasına geçecekken,tam da artık bu minnak emeklemeyecek demişken ; tini mini hanım edasında çantaya doğru önce eller, arkasından bacaklar şeklinde yürüyen köprü oldu.....Şükür bu da oldu.Şimdi yerlerde bu işi ilerletmeye çabalıyor. Biraz temkinli,çokça istekli....

Hay be merak sağolasın sana,bebekte olsa kız  işte çanta merakına yenik düşen minnağımı bile  emekletti.

10 Ocak 2013 Perşembe

Karıştırmaca,dökmece,ortalığa saçmaca.....

ce-ee
            Minnağı yürütecine koydun mu her yerde bulabilirsin.Mutfak çekmecelerini karıştırırken,televizyonu kapatırken,koltukların üzerine konulmuş ne varsa alıp yere atarken,ayakkabılığa yönelip ayakkabıları yemeye yeltenirken...
            Ben anladım ki bebek küçükken annenin çok zamanı oluyor ancak bu yeni hayatına alışırken zamanını pek de iyi kullanamayıp zamansızlıktan yakınıyor ama asıl bebek büyüyünce  yemeği,oyunu derken hakikaten fazla zamanı kalmıyor bir de tabii bu arada işe de başlamışşa zaman ne kelime.Velhasıl zamanı iyi planlamak gerekiyor bir işi zamanında yapmazsan vay             haline.Çamaşırlar fazla birikmeden yıkanmalı,ütü anında ütülenmeli,yemekler günlük zamanında yapılmalı,minnağınkilerin zamanı hiiç şaşmamalı mümkünse önceden planlanmış olmalı,mama sandalyesi anında temizlenmeli,önlükler yıkanmalı,biberonlar akşama hazırlanmalı,bulaşıklar hemen dizilip yıkandığı anda yerleştirilmeli ,temizlik zamanı fazla sapmamalı,yazılılar zamanında hazırlanmalı,okunmalı,notlar girilmeli...Bu liste uzayıp gider. Sevgi emektir. Minnakta sevginin kendisi olduğuna göre problem yok. Ben okuldan gelirken babanla pencereden bana bakıp kuş gibi çırpıyorsun ya kollarını işte okulun,hayatın bütüün yorgunluğunu dışarıda bırakıp öylece giriveriyorum eve. Bir öpüveriyorsun ya işte o an eriyiveriyorum. Şarkılarıma eşlik ediyorsun ya yüreğim kıpır kıpır oluyor. Kikirdeğim benim,ömrünce hep gülümsemen umuduyla.....

7 Ocak 2013 Pazartesi

10.ay...

      10  aylık oldun güzel kızım hem de iki gün geçti bile üzerinden. Klasik olacak ama hemen büyüyorlar derlerdi de yine de uzak gelirdi, vay be 10 ay olmuş.Bir de bakıcaz ki bir yıl olmuş. Artık yaşlandığımızı seninle bilicez.Yaşadığımızı seninle bildiğimiz gibi. Her anı'mız her anımız senile dolu ne güzel. Her gün biraz daha büyümüş uyanıyorsun yeni güne. Şu sıralar sanki daha dikkatlisin. Daha iyi dinliyor,daha iyi gözlemliyorsun. Espri anlayışın giderek gelişiyor.Dilinle biiiiivvv yapıp kahkaha atıyorsun, özellikle köfte yerken biz isteyince önce ağzımıza verecek gibi yapıp hooop ağzına atıyorsun. Gülerken gözlerinin içi gülüyor. Bazen ben kahkaha atınca sen de yalandan karşılık veriyorsun,ben de yalandan kahkaha atıyorum falan..Geçinip gidiyoruz.Karton kemirmeye bayılıyorsun e tabii artık eline vermiyorum. Çekmeceleri açmaya, karıştırmaya bayılıyorsun. Fırın kapağına ayrı bir ilgi duyuyorsun.Hangi davranışından sonra ödüllendireceğimizi biliyorsun,daha yapmadan alkışlamaya başlıyorsun. (bana ver dediğimde ,köfteleri ağzına atıp alkışlıyorsun hem ye hem alkışla ohhh, kızım yavrum anneye vericen ki alkış yapalım olmuyor ki:))Bir tane bez bebeğin var ona mama ver deyince,bebeğin ağzına kaşığı götürüyorsun.Kapaklı olan kutuların kapağını açabiliyorsun(tabii çok zor olmamak koşuluyla)Bunlar ilk aklıma gelenler işte.En çok sevdiğin ise biz saklanınca bizi bulmak.
      10.ay itibarıyla 10.300 civarı kilon.10.600 çıkıyor kıyafetinle 10.300-10.400 civarı işte.Şükürler olsun ki sağlıklısın.Hala iki diş ile devam ediyorsun. Yürüme çabaların biraz daha arttı,en azından koltuğa tutup kalkar pozisyona geçebiliyorsun.
     Yeniden belli bir rutin yakaladık sayılır.Yeni bir büyüme atağına kadar.En azından evde olduğun günler ve tabii ben de evdeysem:)Sabah 8.00-8.30 kalkıyorsun. 9.00 gibi kahvaltı yaptırıyorum. 11.30 gibi uyuyorsun. 12.30 13.00 arası uyanıyorsun.Meyve yediriyorum. 14.30 gibi öğle yemeği. 16.00 gibi yoğurt ve uyuyorsun 17.00 civarı uyanıyorsun. 18.00 gibi akşam yemeği. Akşam ya da aralarda mandalina suyu,incir gibi atıştırmalıklarla günü tamamlıyoruz.
    Yemek düzenimiz ise şöyle;
Kahvaltı; Peynir,yumurta,ceviz bazen sarımsak ezeceğiyle ezdiğim zeytin.Biraz tam tahıl ekmek içi. Yanında ıhlamur ya da papatya çayı. Bazen omlet. Yakında yulaf alıp ezip katmayı düşünüyorum.
Öğleye doğru; Meyve(Muz,elma,armut,cennet hurması) bazen 3-4 kuru kayısı. Bugün kuru kayısı,dut ve hurmayı haşlayıp püre yaptım bir kavanoz yedirdim ama çok tatlı sevmiyorsun.Hiç anneye çekmemişin bu konuda. Bir meyveyi hemen hemen yiyorsun. Muzu ısırarak yiyorsun. Diğerlerini hala püre yapıyorum. elmayı da ısıracağın günler gelicek elbet.
Öğlen;Çorba...Sebze,tarhana,yoğurt aklıma gelebilecek her çeşit.Mesela bugün beyaz tarhana ve ıspanak karışımı vardı. Dün ıspanak,bulgur(yaklaşık 45 mama kaşığı yedin evet saydım valla )yanında önceki gün yer elması,brokoli.Bulgur soğan,havuç,kereviz,irmik,karnabahar,yarma...Kış sebzeleri.Arada buzluktan kabak dolması,kabak yemeği,fasülye.Nohut,kuru fasülye.
Öğleden sonra;Yoğurt
Akşam;Öğlen ne yediysen ona uygun tamamlayıcı yemek,balık,köfte.Genelde öğlen yediğinden vermiyorum ki farklı gıdalar alabilesin diye.Bazen biz ne yiyorsak ondan veriyorum.Bazen salçalı,baharatlı veriyorum. Mesela bugün akşam nohut ve köfte yedin. Dün balık.(Çupranın çeyreğini yedin) Önceki gün köfteli bulgur pilavı....
Akşam atıştırmalık genelde bir kuru incir.
                                                         Yemiş mi yemiş.........
Yatarken bazen milupanın akşam tahıllarından muhallebi olarak,bazen de direk biberon maması olarak içiyorsun genelde bitirmiyorsun.
Gece bir defa mama alıyorsun.
Böyle işteeee.
                            O parmak var ya o parmak hiç inmiyor. İşaret parmağı olmanın hakkını fazlasıyla veriyor.

      

1 Ocak 2013 Salı

Hoşgeldin 2013...

           Hoşgeldin 2013,dilerim ki insanlık adına sağlık,mutluluk,huzurla gelmişindir.Dilerim ki 2012'nin savaşlarının  ölüm ko(r)kusu yoktur üstünde.Bebekler,çocuklar,yaşlılar,gençler...Tüm insanlığın barış içinde bir yıl geçirmesini diliyorum.İlk dileğim buydu senden.Hele ki geçenlerde bir haber karesinde, gözümün çekip belleğime yerleştirdiği savaş katliamından payını almış o minicik bebek görüntüsünden sonra en çok istediğim budur:Barış,barış,barış dolu bir dünya insalığı. İkinci dileğim ise açlıktan,yokluktan, ölümlerin olmaması.....Ne bileyim işte bu yıl böyle.Tüm insanlığın yüzünde şöyle kocamanca gülümsemeler olsa.Hayat telaşesi içinde herkes mutlu olsa...Biz de böyle olsak.Yüzümüzden ve yüreğimizden gülümseme eksik olmasa,mutlu olsak.Yetmez mi yeter.Sağlık ve huzurla dolu mutluluk. Sağlık demişken;
         Yıl 1999.Ben hastanede yatıyorum. Bacağımda kanamaya bağlı olarak bir kist oluşmuş.Ancak tabii bunun böyle olduğunu bulmaları günlerimizi aldı.Tahliller,tahliller falan filan.Tabii gittiğimiz yer onkoloji hastanesi olunca tahliller tahliller daha da bi uzadı da uzadı.Önce kanser hücreleri falan sanıldı,değilmiş neyse bunu başka zaman anlatırım. Onkoloji hastanesi gelenler,gidenler..Ve gelenlerden biri de daha önce burada uzun bir tedavi sürecinden geçmiş,kısmi olarak iyileşmiş Rahşan adında hiç unutmuyorum Hatay'lı bir genç kız 21 ya da 22 yaşında. Upuzun boylu; ama çok zayıf. Hastalığın son aşamasında. Tam olarak ne kanseri olduğunu hatırlamıyorum.Hatay'da tedavisine devam edilmiş,sonra tekrar kötüleşince son bir umut olarak tekrar gelmiş.Sedye üzerinde geldiğinde üzerinde incecik bir çarşaf vardı.Bembeyaz  yüzü çarşafın arasından görünüp kayboluyordu.Zayıflıktan dolayı gözü yuvasından dışarı çıkmış onun için sargılıydı.Öyle demişlerdi.Sedyeden hastane yatağına aktarılırken çığık attı.Ağrıyor diye.Dokunulduğunda felaket acı çekiyormuş.Kemikleri çok ağrıyormuş.Hiç konuşmuyordu,ağrılarından sanırım. Kız kardeşi hemşirelikte okuyordu. Yüksek doz ağrı kesici yapıyorlarmış. Annesi biliyoruz ama yine de getirdik demişti.Anne olmak,umut etmektir. Akşam üzeri odaya doktor geldi. Bir şeyler konuştu annesi ile. Gözüne baktı. Tam kapıdan çıkacakken Rahşan,ince,ürkek,tiz anlatamayacağım bir ses tonuyla "doktor bey biliyorum bedenim kaldırmaz ama bir şans daha son bir kez daha radyoterapi alamaz mıyım " demişti.Doktor tabii ki Rahşancığım tedaviye başlıcaz gibi bir şey  demişti. Rahşan, anestezi bölümünde okuyormuş ve her şeyin farkındaydı sanıyorum ki. Bir kez göz göze geldik umut doluydu bakışı."Son bir kez...."İşte bu söz hafızama öyle bir kazınmış ki... "Her zaman bir umut vardır"  Umut dolu bir yıl olsun.
      Kızımla birlikte,ailemizle,dostlarımızla,sağlıkla,huzurla bir yılı daha tamamlamak dileğiyle.