27 Mayıs 2013 Pazartesi

Sevdiklerin...


Bebeklerin...
Sokak sokak gezmek...
Bisikletin..
Park...(En çok salıncak)
Pepee..(Zulu kahvaltı ediyor)
Twinkle twinkle,finger family,arı vız vız,bak bir varmış bir yokmuş...
İnsanlarla iletişimde bulunmak..İlgi görmek.Balkondan gelene gidene,en çok da çocuklara bağırmak.
Bebek arabaları..(Özel bir ilgin var)
Kitaplar...(Her türlüsünü de seviyorsun,şu aralar anne bebek dergileri favorin)
Semmoş Teyzenlere gitmek...
Köpekler,kediler...
Biblo bebek(siyahilere ayrı bir ilgin var)
Şu aralar çilek..
Banyo yapmak..
Koltukta oturmak..
Diş fırçalamak..
Her türlü krem..(Öyle seviyorsun ki kaç kere, kremleri tadına bakamadan elinden aldık)
Çekmece boşaltmak..
Kolye takmak(Daha doğrusu uzun  bir ipi olan her türlü nesneyi boynuna geçirmek)
Etrafı silmek..

Sevmediklerin...


Bebeğinin üzerindeki elbiseler..
Çıplak ayakla banyo zemininde durmak...
Yumurtanın beyazını parçalanmamış olarak yemek...
Toto üzeri düşüp durmak...
Kararmış cep telefonu ekranı..(ekran kilidine geçmiş)
Ellerine,kollarına yoğurt,bal gibi yiyecek bulaşması..
Saçlarına takılmış çıtlı tokalar..(genelde çıkarıyorsun)
Başından aşağıya su dökülmesi(Banyo keyfinin kabusu,ağlamıyorsun da huysuzlanıyorsun bu kısımda)

23 Mayıs 2013 Perşembe

Maymun iştah değil de ne!

        Hiçbir şeyden çekmedim şu maymun iştahtan çektiğimden başka.Zaten daha bebekken,küçücükken,ufacıkken belli etmişim iştah durumumu.Yemeyen,yediğini çıkaran,sonrasında da yanağında dakikalar hatta saatlerce bekleten bir çocuk olmuş çıkmışım annemin başına.O çok sabırlı annemin-ama gerçekten evliya sabrı vardır kendisinde-bile sınırlarını zorlamış,sabır taşı ne ise onu çatlatmıştım.
          Bir gün yine sofradayken , ağzıma bir lokmayı almış evirip çevirip bir yanağımın içine iyice yerleştirmiş , kıtlık durumunda kullanmak üzere orada  bekletiyorken ,annemin defalarca söylediği "hadi yut kızım" nidalarını duymamazlıktan gelmiş ve başıma gelecekleri artık hak etmiş bir haldeyken ,   yanağımda bir çatal acısıyla irkilmiştim. Amanın yanağıma annem çatal batırmıştı!Ben ne olduğunu anlayamadan,o acıyla ağzımın içinde turşu kıvamına gelmekte olan lokmayı yutuvermiştim.Anneciğim iyiki de bu eylemi gerçekleştirmiş  diyorum şimdilerde,o gün bugün sorun yok.Çiğniyor ve yutuyorum.Bu iştah problemini bu alanda nispeten çözmüş olsak da diğer alanlar da ı ıııh.Maymun iştahlının tekiyim galiba. Napiim olmuyor,düzeltemedim.Çok çabaladım,bak bu alana yoğunlaş dedim kendime,pek motive oldum ama yok olmadı. Yarım yarım her daldayım.Daldan dalayım.Bütünleşme sorunum var hayatla.Şimdi sıralayayım da yarımlarımı hak ver sende bana blogcum,kafama vur hatta, işte o zaman belki değişme gösterir şu gariban.Yok yok sen en iyisi ilerde bana hep hatırlat da yarımlarım,ı tamamlayabildiğim kadar tamamlayayım bari.
      Şİmdi önce resimle başlayayım, bir zamanlar bende bir resim sevdası vardı ki sanki  doğuştan ressam olmak için yaratılmışım da haberim yokmuş yani.Kara kalem,yağlıboya yahut suluboya resimleri pek de  güzel yapabilirdim.Yani ver eline boyasın.Evet evet güzel bir hobi olabilirdi. Önce iyice araştırdım,internetten ilgili siteleri buldum,okudum ettim sonra da aldım elime kağıdı kalemi,boyayı,en son tuali bile.Başladım çiziktirmeye,eh fena da değildim.Bi kaç kara kalem çalışma yaparak ressamlık kariyerimi noktaladım. Ama hep istedim resim kursuna gitmeyi,inşallah bir gün yapabilirim,bütünleyebilirim bu alanı.Bu bir.

    Bir zamanlarda gitar merakı başladı bende hem de nasıl.Sanırsın Angel Romero falan olucam. Kafaya koymuşum ya önce alt yapıyı oluşturdum hem de köy şartlarında yaşadığım dönemlerde. İntenetten gerekli kaynakları edindim,çok okudum kavramlar terimler notalar falan filan.İşin yine teorik kısmını hallettikten sonra gitarımı da aldım başladım tıngır mıngırlara,günde bazen beş altı saat çalıştığım oldu. Resim kadar yetenekli olmasam da bu alanda eğitimle bi şeyler çıkabilirim diye düşündüm kendimden. Bayağı da oldu.Basit parçaları falan çalabilir hale geldim kendi kendime,arpej falan bile öğrendim hani.Amaa gelgelim sonuna yok evlenince attım gitarı tv ünitesinin sol yanına,o bana bakar oldu ben ona.Garibimin sesi bile çıkmaz oldu. Ünlü müzisyenler kervanına katılamadan kariyerim sona erdi.Bu da iki.Bu alandaki kariyer yokluğuma üniversite yıllarındayken saza merak salmamı,evdeki sazı tamir ettirip çalmak için okuduğum yere götürüp,kursa yazılıp bi ders gidip sonra devam etmemişliğimi de ekleyebilirim
   Yine üniversite yıllarımdaki kariyer başlangıçlarıma-sonu yok çünkü- fotoğraçılık kulübübünün yönetim kurulunda olup,fotoğrafçılık kurslarına katılıp,teorik kısmını öğrenip bir tane fotoğraf çekmediğimi de ekleyebilirim. Şimdi teorik kısmını bile hatırlamıyorum.Yine bu yıllara tiyatro kulübüne girip,ara ara devam edip -çok keyifliydi eğitim süreci-oyun çıkaracağımızda çıktığımı da belirtirim.Yok valla ağaç rolünü vermemişlerdi hem oyun bile belli değildi ben çıkarken.Neyseki lise yıllarında tiyatroda oynarak bu alanda ki kariyer açığımı ve maymun iştahımı kapatmışım:9Bunlar da üç,dört,beşinciler.
    Köy yerindeyken -aslında ilçeydi ama 4000 kişyle ilçe mi olur canım-Photoshopa merak salmışlığım var sonra. Yine aynı teorik aşamalardan geçtikten sonra ki bunu daha çok pratikte deneme yanılma yoluyla halletmeye çalıştım  ünlü bir fotoğraf düzenleyici olma yoluna girmişliğimde var benim. Kendimi Pisa Kulesinin önüne koymuşluğum bile var.He heyt katman matman hepsini halletmiştim.Hatta geçenlerde burada fotoğrafçıya kızın fotoğrafını çektirmeye gittik.Neyse annemler falan çekildik. Sonra adam dedi hepsinden en az dört tane basabiliyorum,ben bunları photoshoplucam falan o da emek istiyor,şu kadar para. Yapacağı iş de bilgisayardaki hazır şablonlara bizim cüceyi kesmek,piksellemek(Böyle bişi mi deniyo acaba o işleme)gibi yöntemlerle şablona aktarmak. Yani uğraşşan 15 dk.elin alışıksa 10 dk. Yahu kızın fotoğrafından dört taneyi anladık hadi,dağıtırız annenne,babanne falan.Ya annemlerle olan fotoğrafını napicaz.Konuya komşuya mı vericez.Dicektim ben de yaparım da bu işlemi,düzgün çeken fotoğraf makinemiz yok.Tabii demedim,emeğe saygı.Neysekariyer hayatımı epeyce bir fotoğraf düzenleyerek bitirdim,tabii üstüne ne programlar çıktı şimdilerde ama ben kariyerimi sonlandırdığım için takip etmiyorum:)Altıncı oldu.

   Bi aralarda keçeye falan merak salmışlığım var,bir de değişik dekoratif ürünler yapmaya,kumaştan,değişik materyallerden falan. Bunları da araştırdım ve aldım tabii ki.Bi patates kafa oyuncağı,plastik taşlardan bir ağaç,kemik taşdevri tokasını yaparak keçe bulamayı bu işlerde kullanmak üzere aldığım üç polar battaniyeyi -birinin yarısı yok-kaldırdım rafa.Yedinci bu da.

   Sonra bi aralar şeker hamurlu cicili bicili kurabiye ve pastalara el atayım dedim. Hemen geçtim netin başına araştır,oku,gece rüyalarında muhteşem pastalar yap falan derken teorik boyut tamamdı.Hakkımı yemeyim çok çalıştım bu konuda çok. Sonra kalıplar falan aldım.Hatta bulamayıp buralarda oyun hamurlarına şekil vermek için kullanılan kalıplardan aldım.Yaptım mı yaptım.Hem de ilkini sevgililer gününde eşime yaptım. Eldeki malzemeden ancak o çıkmıştı napiim.Pandispanya yapmayı bile bunun için öğrendim. Marshmallowdan şeker hamuru yapmıştım hem de yapış yapış bi uğraştı. Yapmıştım yapabiliyordum ya noktayı koyma vakti gelmişti. Koydum. Pastacılık kariyerimi iki pasta bir kurabiye ile noktaladım.Çok sonra kızımın diş buğdayında da bu kez akıllılık edip basite kaçarak hazır şeker hamuruyla diş buğdayı kurabiyeleri yaptım. O kadar işte.Oldu mu sekiz. 

          Bundan bir iki yıl önce de  modelistlik,stilistliğe merak sarmıştım.Kaç tane “Burda” dergisi almışlığım var bu dönemde. Aldım gazeteleri kestim biçtim,üzerine koydum kumaşları neler neler yaptım. Yahu sweet bile yaptım ne diyeyim daha.Giyilemeyecek durumda olsa da tasarım mı tasarım işteJ Pareo türü bişey yaptım,türü diyorum çünkü türü işte anla canım. O kadeni güzel yani.Aynı kumaştan üstünü bile yaptım,giydim bile-evde tabii ki-, gazeteden kalıp olarak çıkardığım bebe pantolonuna ne demeli,oysa ki netteki hali çok güzeldi. Bu alanda bitmemiş olsun benim için nolur.Hobi olarak uğraşmak isterim.Neden burada kursları yok ki.Olmuyo bu iş internetten falan. Bu alandaki kariyer hayatıma son vermem için dikiş makinemin olmasını bekliyorum. Dikiş makinemle bi bebe bluzu yapayım tamamdır bu iş.Aaa sayılır mı bilmiyorum ama tütü falan yapmışlığımda var.Kuzenimin kızına yapmıştım sürprizdi.Sonra o da yapınca koydum bi kenara,çıkardığımda topalak bir şey olmuştu. Açılamayacak derecede dolaşmış ,saç yumağı gibi.Kardeş yani iyiki göndermemişim,kargoyla gelinceye kadar ne hallere girecek sen de kutuyu açtığında onun ne olduğunu bile anlamayacaktın.Napim ama suç ben de değilki bir  kumaşçıda kristal tül nasıl olmaz ki!E bu da dokuz. 
     BİTMEDİ TABİİ Kİ.KIZIM UYANDI:)
 

19 Mayıs 2013 Pazar

Geç olsun Güç olmasın...

    Artık kendi başına bayağı bayağı yürüyorsun,popo üstüne nasıl yumuşak düşüş yapılırı da kapmışsın tamamdır bu iş. Yürü be güzel kızım kim tutar seni.
    Yürüdüğün yollar daima aydınlık olsun.Vardığın her durakta ,dinlenmek istediğin her an da tıpkı şimdiki gibi babanla benim yumuşak kucağımız hep peşinde olsun.Yürü kızım ,dilerim ki hep güzel günlere yürü.

kelimeler1

Dadda;Baba
Adda;Anne
Ade;Annenin adı
Deel;Gel
Ab;Su
Abba;Abla
Edda;Selmoş Teyze
Huh hu hu;Köpek
Ah;Al
Aoo;Alo

ek gıda üzerine..

  Bu yazıyı uzun zamandır yazmayı istiyordum;fakat hem ek gıda olayını tam olarak oturtayım sonra yazarım,bir yaşına girsin sonra yazarım derken bugünlere kaldı.Aklımda kalanları yazayım bari:(
  Bebi ek gıdaya biraz erken başladı.Yaklaşık 4 aylıkken muhallebi  ve meyvelerle.6 aylıkken öğün kavramımız oturmuştu bile.Sanırım 7 aylıkken bir yumurtayı yiyebiliyordu artık. Ek gıda olayında dikkat edilmesi gereken en önemli olay çocuğun istediğinden fazlasını vermemekti bence. Evet diş çıkardığı dönemlerde hiçbir şey yemedi hatta 3 gün sadece mama yediğini biliyorum ama ağrısı sızısı geçince kaldığı yerden devam etti.Okuduklarımdan şunları süzgeçledim   ve uyguladım diyebilirim;
  1.Onu da birey olarak görmek,bazen canının hiçbir şey yemek istemeyebileceğini kabul etmek( Biz ebeveynler de her zaman aynı iştahla yemek yemiyoruz ne de olsa)
  2.Farklı türde yiyecekler sunmak,aynı şeyleri yapıp yapıp önüne koymamak(Farklı lezzetlerle ek gıdayı çekici hale getirmek gerek)
  3.Karışık,bulamaç halinde lezzeti olmayan yemekleri mümkün olduğunca sınırlı tutmak,en azından karıştırılan yiyeceklerin uygun türden olmaları gerekir(Kim yemek ister ki pilava karıştırılmış,yoğurt,pekmez,salata gibi kombinasyonları)
 4.Yemeği yedirirken güleryüzlü olmak,bol bol mis gibi olmuş gibi sözcükler kullanmak(Bu konuda bir deney yapılmış iki grup denek üzerinde. Hiç duymadıkları  bir sebze için birinci gruba "onu kim yemek ister ki,dünya daki en son şey olarak o kalsa yine de yemezdim" gibi sözcükler bilinçaltlarına işlenmiş.İkinci gruba ise çok lezzetli bir sebze olduğu yönünde bilgiler verilmiş. Ve iki gruba da o sebze sunulduğunda birinci grupta tadını lezzetli bulmayanların sayısı oldukça fazlayken ikinci gruptakilerin sebzeye karşı daha ılılmı oldukları görülmüş)Annem bamyanın hiç de güzel bir tadı olmadığını söyleseydi muhtemelen şimdi yemiyor olurdum.
5.Yiyecekle temas etmesine izin vermek(Bu dönem çocukları ya da bebekleri diyelim dokunarak,hissederek çevremizi tanımaya çalışıyorlar.)Eğer yediği yiyeceği elleyip,yapısını kavramazsa bu onu yabancı bir madde olarak algılamasına devam etmesine neden olacaktır.
6.Çocukların damak tadı,işte bunu unutmuşum ama sanırım 9.aydan sonra yavaş yavaş gelişmeye başlıyor.Doğal olarak bu döneme kadar bir yiyeceği yemezse sevmediği için değildir. Başka bir nedeni vardır.Bu nedenle vazgeçmeyip 10 gün sonra aynı yiyecek tekrar denenmelidir.
7.Açıkçası alerji olayına ben fazla dikkat etmedim ama üç gün kuralına uymak gerekiyor başlangıçta.Yani üç gün aynı yiyecek,üç gün sonra farklı bir yiyecek.Böylelikle alerji olursa,neden alerji olduğu anlaşılabilsin diye.
8.Kendi öğün saatlerinizde onu da mama sandalyesine koyup önüne yiyebileceği bir kaç yiyecek koyup sizin çiğneme hareketlerinizi görmesini sağlamak(Hatta bazen ben eline ekmek verip  kendimde ağzıma alıp çiğneme hareketi yaparak beni taklit etmesini sağlıyordum,evet evet çiğneme hareketi de taklitle öğreniliyormuş)
9.7.8.aydan itibaren gıdaları mümkün olduğunca blendırdan geçirmeden ezerek  yedirmek.Bu, iki yaşına geldiğinde hala yanımızda blendar taşımak istemiyorsak önemli.
      Yanılmıyorsam 7 aylıkken hatta daha küçük olabilir ekmek içini önüne koyduğumuzda kendisi çiğnemeye çalışıyordu. Sonra kaşar peyniri aynı şekilde vermeye başladık.Sonra yumurtanın beyazını,krepi,köftesini,muzu,minik minik kıyıp yuvarlak yaptığım kuru kayısıları,incirleri)
10.Düzenli bir öğün sistemi oluşturmak.
11.Yine benim uygun görerek yaptığım bir olayda 9.ayda tuz ve baharatlara başlamak oldu.Kimyonu hemen hemen her yemeğinde kullanıyordum ama biraz acılara da başladım.İyotun beyin gelişimi için önemi,baharatların damak tadı oluşturmaktaki rolü nedeniyle başladım. Hem de alışsın dedim. Her şeyden çok azda olsa veriyorum. Abur cubur haricinde.
    Sonuç olarak benim için önemli olan mümkün olduğunca az abur cubur tüketen,neyi ne kadar yemesi gerektiğini bilen,fazlasını istemeyen,zararlı maddeleri bilen bir birey olması.Ama tabii ki bunu zaman gösterecek. Bu maddelerin hepsini de mümkün olduğunca uygulamaya çalıştım.Şimdilik yeterince yiyen,sorun çıkarmayan bir kızım var. Bilmiyorum belki çocuğun kendisinde de biraz yemeye istek ve eğilim olmalı.Bizim ki böyleydi ben de sadece destekledim belki. Bunları yapmasam da yine de aynı olacaktı belki bilmiyorum. Konu çocuk olunca  okuduklarınız,teoriniz boş oluyor bazen.Özellikle de en çok deneyimlerden yararlanıyorum ben." BEn bu yanlışı yaptım sen yapma" diyenlere bol bol kulak veriyorum. Uygulamaya geçiriyorum."Hiç takılma yemiyorsa bırak,yemesin sonra yer" diyenleri dinlemeye çalışıyorum. "İkinci çocukta hiç o kadar düşünmüyorsun,takmıyorsun o da aynı büyüyor" diyenleri dinliyorum.Bir de bir Öğretmenimiz var ki 55 yaşlarında çocuklarını yetiştirmiş diyor ki;Üzülmeyin üzülmeyin öyle de böyle de büyürler,siz yaşlanırsınız,zaman olur ki bu üzüldüğünüz günlere yanarsınız.Yese de yemese de sırf bu etkenden dolayı büyümeyen insan görmedim. Başta ben büyümezdim.
    Kanal D 'de bir diyetisyen demişti ki yemediği için büyümese yerde upuzun yatan Afrika'daki insanlar büyümezdi.Günümüzde asıl sorun yememek değil,fazla yemek! diyerek ek gıda olayını kapatıyorum.
           AMA YİNE DE BELLİ ETMESEM DE YETERLİ YEMEMİŞSE O GÜN itiraf ediyorum ÜZÜLÜYORUM.(Ah annelik ah!)

3 Mayıs 2013 Cuma

Anleea,14. ay mektubu...

           Uzun zamandır yazamadım, yazamadığım için neler yaptığını özür dilerim senden güzel kızım.Aslında çok bölük bölük yazdım da hepsi de kayıtlı da,  yarım yamalak olmasın diye yayınlamadım. Bazen düşünüyorum da buraya yazdıklarım belki birgün silinip gidecek.Sonra da diyorum ki sana  hatıra kalacak anı kitabı yaptırırım(o zamana kadar silinmeyeceğinin garantisi olmasa da)
        Bugün annleea dedin,evet evet benim tepki vermemi istediğin zaman bilinçli olarak söyledin.Bir  şeyler söylüyordun da bu öyle değil;farklı.Anlee,anlee deyip duruyorsun.Baba,dede,mamafalan diyordun hatta bazen baban ismimi söylediğinde söylemeye çalışıyordun da bu sefer ki farklıydı.Ben anne olduğumu hissettim,çok güzeldi hep yap bunu,sevindir şu anacağızını.
        Bahar geldi,sokak günleri başladı.Sen de bu günlerin hatırına hiç eve girmek istemiyorsun.Tamam güzel de yavrucuğum,bizim bi evimiz var,kendini temizlemeyen,kendi kendine yemek yapmayan,çamaşır yıkamayan cinsten.Tam bi park delisi oldun.Evin yakınlarında bir park var,markete,çarşıya nereye gidersek gidelim oradan geçiyoruz.Yok oradan geçmesek bile başka bi parka mutlaka takılırdık da zaten neyse bir giderken bir eve dönerken mutlaka o parka uğruyoruz. 10 ila 15 dk. sallanıp 3-4 kez kayıp ancak çıkabiliyoruz;zira sen bisikletinde(Ebeveyn kontrollü bisikletlerden aldık sana,pek bi seviyorsun.) bile ayağa kalkarak bu isteğini mutlaka dile getiriyorsun.Hayır sanırım yerini de ezberlemişin oranın,bebek arabasında olsan da arkan dönük olsa da görüyorsun.
      İnsanlara,hayvanlara kısacası nefes alan her varlığa bayılıyorsun.
      Yürüme olayına gelirsek ay yok yani,yürüme olayını  anneden babaya gitmek olarak algıladın galiba ama yanlış yoldasın yavrucum.Emekleme olayında ki kadar tembelsin.Yürüyorsun,bazen koltuktan elini bırakıp gidebiliyorsun,benden babaya,babadan bana süper geliyor gidiyorsun da o kadar. Tembelsin kuzucum,koala modunda çalışıyorsun.Emekleme de ise hızlı gonz ailesiyle yarışır durumdasın,geç farkettin de bu olayı tadını mı çıkarıyorsun bilemedim.Ama iki ayak üzerine çıkmayı başarabilirsen,balkonu sana açacağım bilesin.Yoksa yok.
      Yeme düzenin aynı.Sabah,öğle,ikindi,kuşluk,akşam . Aman bozmayalım emi.Araya giren dişler de yemiyorsun e ben de zorlamıyorum;ne de olsa ben de hastayken yemek yemek istemiyorum.Her zaman aynı iştahta olamayız zaten.Sağlıklı beslenmene  dikkat ediyorum,haftalık menü belirleyip onları yapmaya özen gösteriyorum.
     Uyku düzenin de benzer şekilde devam ediyor.Pek bi takıntısız annen,uyursa uyur modunda da sabah erken kalkarsan çıldırışlar da.Genelde akşam 22 gibi uyuyorsun,sabah da bazen 7,7,30,8,8,30 gibi kalkıyorsun.Genelde 8 ve 8.30 gibi kalkıyorsun.Daha erken kalktığında annen çıldırış moduna geçiyor,her ne kadar  sakin olsa da aslında o gün robota bağlıyor. Neyse ki çok nadir 6,6.30 gibi uyanıyorsun da annenin akıl sağlığı korunuyor. Gün içinde genelde tek uyku uyuyorsun,o da değişiyor.1 saat,1,30 saat,2,00 saat bu aralıkta. Her insanın uyku ihtiyacı farklıdır,her insanın günlük uyku ihtiyacı da değişebilir diye düşünüp  çok erken kalkmadığın haller dışında çoook güzel geçinip gidiyoruz.Bu arada gece 4 te kalktığında oluyor tabii ki.Bi de sadece baban evdeyken 10.00 da kalktığında.Anlamıyom bu işi hiç.Hişşş bana mı gareziniz yahu.
   Böyleyken böyleee...Sen uyanmadan bitiricem bu kez.
   Yahu şu zaman yavaşlamaz mı biraz.Bi bakmışım 10 yaşına gelmişin mi olacak.Ya ben 41 mi olmuş olucam.Hafta sonu veli toplantısı var,geçen haftasonu gün vardı...Çok hızlı çok..Bi de ağır kanlı bir yerde yaşıyoruz,ya bir de İstanbul'da olsaydık bilemiyorum.